Ana içeriğe atla

Süzülmüş, inceltilmiş bir neo epik şiir yahut İnsanı Aşan Kan / Sadık Koç


Mustafa Celep’in İnsanı Aşan Kan kitabı hakkındaki bu yazıyı yazmaya başlamadan önce şairin Ateş Bandosu adlı ilk kitabını tekrar okumayı aklımdan geçirdiysem de bu isteğimi gerçekleştiremedim. Yine de Ateş Bandosu’nun bizde bıraktığı izlenimleri paylaşabiliriz. Ateş Bandosu’nu okuduğumuzda şairin özellikle Hakan Kalkan, İbrahim Aladağ gibi neo-epik şiirin bazı çekirdek şairlerinin çokça etkisinde kaldığını düşünmüştük. Hatta biraz daha ileri giderek şöyle diyebiliriz; mısra bölme ve geçişi, ritim gibi şiirin teknik tarafına ait olan bazı özellikler ile ses ve muhteva bakımlarından sözünü ettiğimiz şairlerin şiirlerinin bir çoğaltımı olduğunu bile düşünmüştük. Yanılıyor olmak da mümkün. Buna rağmen Ateş Bandosu hakkındaki bu düşüncemizi buraya kaydetmiş olduk.
Gelelim İnsanı Aşan Kan’a. İnsanı Aşan Kan, Mustafa Celep’in şiirdeki ısrarının bir sonucudur. Bu kitabı oluşturan şiirler biçim ve muhteva bakımından ilk kitapla organik bağlarını önemli ölçüde koruyor. Ancak şairin daha süzülmüş, inceltilmiş bir neo-epik şiir ortaya koyduğunu da söylemeliyiz. Şair neo-epik şiirin değilse de Kalkan ve Aladağ’ın şiirlerinin etkisinden sıyrılmışa benziyor. Artık daha Mustafa Celep’çe bir şiir okuduğumuzu söyleyebiliriz.
Şairin zoru ve öfkesi
Mustafa Celep davası olan bir şiirin peşinde. Davasına yoldaş bulamadığınca yalnız, kimsesiz. Bunu şiirleri söylüyor. Üstelik yalnızlık, kimsesizlik, yersiz yurtsuzluk gibi kelimelerde son yıllarda dikkatten kaçmayacak bir geri çekilme görülürken. Nedir peki şairin ya da şiirde konuşan öznenin zoru ve kimle? Sömürme siyaseti ve bu siyaseti güdenler, emperyal güçler ve bunların yayılmacı politikalarının işbirlikçileri, maddenin, para ve kadının, moda ve yeme-içme gibi medeni alışkanlıkların putlaştırılması ve bunlara tapanlarla.
Şair bu kesimlere karşı müthiş bir öfke biriktirmiştir. Bunu neredeyse bütün kelimelerine yayılan sert ünsüzler üzerinden doğrulamak da mümkün. Sertlik sadece ses düzeyinde kalmıyor. Çoğu zaman doğrudan bazen dolaylı olarak yukarıda sözü edilenlerle savaşı, kavgayı akla getiren ya da çağrıştıran kelimelerle kuruyor şiirlerini. At, hançer, kılıç, kemik, et, cenk, hak, kin, isyan, intikam, vuruşmak vb.
Kültürel bir şiir
Şairin zoru nedir sorusuna verdiğimiz cevap üzerinden giderek söylememiz gereken birkaç şey daha var. Celep’in mesele ettiği şeylere baktığımızda bir “değerler şiiri” yazdığını söyleyebiliriz. Şair, Türk düşüncesinde de tartışılmış olan ve tartışılmaya da devam eden meseleleri şiirine taşıyor. Türk düşüncesi derken de daha çok Mehmet Akif, Sezai Karakoç, Nurettin Topçu ve İsmet Özel çizgisinde geliştirilen düşünceden bahsediyoruz. Türk şiiri ile Türk düşüncesi yapışık ikiz gibidir. Şiire düşünce taşımak yahut şiirde düşünce üretmede sorun yok bu bakımdan. Bizim değerler şiiri’nden muradımız Celep’in daha çok kültürel bir şiir yazmasıdır.
Kültürel şiir kavramını da biraz açılmaya muhtaç görünüyor. Şiir, daha çok okuyarak edinilen bilgi ve kültürel birikim ile oluşturuluyorsa buna kültürel şiir diyebiliriz. Bir başka deyişle Celep, neo-epik şiirin sokağı şiire kattığı, halkçı, popülist şiire evrildiği bir zamanda (Bir süre sonra doğal olarak şiirin ses ve muhtevası yavaş yavaş değişmeye başlamıştır)  daha çok ev içi (güpegündüz odalara kapandığımda) bir şiir yazıyor. “Geçtim” redifli şiirine baktığımızda şair birçok yerden geçtiğini söylüyor. Sokaktan, internet kafelerden mesela. Ama sadece geçmiş görünüyor. Celep’in sokaktan geçmekle kalmayıp sokakta duracağını, sokağa bakacağını umuyoruz.
Fiillerin, zarfların şairi
Geçmek demişken gelmekten de bahsedelim. Şair bazı şiirlerinde bir yerden geldiğini söyler. Çağların çağlara bıraktığı aydınlıktan geliyorum. İşte ben oradan geliyorumBen onun kalbinden geliyordum. Farklı şiirlerden alıntıladığımız bu mısralarda olduğu gibi gelmek her zaman olumlu bir anlama sahiptir şairin zihninde. Bu da insanın insan olduğu yerden, belki ruhların yaratıldığı zamandan gelmektir kim bilir. Madem fiillerden söz açtık Celep’in bir fiil ve zarf şairi olduğunu da söyleyelim. Şiirinin yükünü önemli ölçüde fiiller ve zarflar taşıyor. Zarfların fiillerle ilgili olduğunu herkes bilir. Şairin bir eylem şairi olduğunu söyleyebiliriz şu halde. Şair böylece şiirini konuşan bir şiir haline getiriyor. Hatta savaşmayı konuşmakla eşitleyen bir şiir kurmak istiyor diyebiliriz.
Hesap sormak için yeni bir ses
Mustafa Celep birçok şiirinde yeni bir sese, söze, öze, değere sahip olmak gerektiğinden bahseder. Bu, şairde birikmiş öfkenin muhataplarına etkili bir biçimde boşaltılması, sorulması gereken hesapların sorulması, söze itibar edenlere bir tazelik aşılamak için gereklidir. Yenilenme isteğine dirim düşüncesi eşlik eder. Halkların gördüğü zulümlerin son bulması için, hak ve adalet için yeniden dirilmek lazımdır. Evet, halklar zulüm altındadır. Bütün bir İslam coğrafyası kan gölüne dönmüş ve bu kan artık insanın boyunu aşmaktadır. İnsanı aşan kan’ın hesabı sorulmalıdır. Yenilenme, dirilme isteği en çok bununla ilgilidir diyerek yazımızı burada noktalayalım.
Kaynak: Fayrap.com
http://www.fayrap.com/suzulmus-inceltilmis-bir-neo-epik-siir-yahut-insani-asan-kan/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SORUŞTURMA: 'KARŞILAŞMA' KAVRAMI

EPİĞİN VE DENEYSELİN SINIRLARINDA KARŞILAŞMA Şairin dünya ile karşılaşması bazen bir ‘hayret’ bazen de ‘şiddet’ biçiminde gerçekleşir. Şairin dile karşı gösterdiği şiddetle dünyaya karşı gösterdiği şiddet arasında koşutluk arayabiliriz. Bu koşutluk bizi, şairin aşılması-aşırılaştırılması-bir deney alanı olarak görülmesi gereken dile karşı tutumunun netlik kazanmasına, belli bir açıklığa kavuşturulmasına sevk edecek, bu yolda şairin dil tavrı gün ışığına kavuşacaktır. Dünyadan yara almış şiir yazarının dünyaya karşı gösterdiği şiddeti olumlayabiliriz. Burada olumlanması gereken bir diğer özellik de dilde yaratıcı deneylere girişmiş her şairin dünyaya karşı gösterdiği şiddetin meşruiyetidir. Dünya karşısında hayret eden şairi lirizm sınırları içinde görmemiz mümkün. Nahif bir şairdir bu. İncitmekten çekinir. Nezaket sahibidir. Dünya karşısında geri çekilmiş, hayretini gizleyememiştir. Oysa şiddet her zaman girişken şairlere has bir özelliktir. Dünyadan, dünyanın aldığı biçimden mem

''Koca Bir Devrim Olan Ev'', Kertenkele, Mustafa Celep

MUSTAFA CELEP KOCA BİR DEVRİM OLAN EV Koşturmanın çevik ruhu, yağmurcası annemdir Ritmik tıpırtısını duyar ruhunda yağmurun Sabahtır diri üzümlerin sabahı alacakarganın Başlar titrek ilahisini söylemeye yağmurun. Ben yok benlik yok adam kayırmaca yok torpil yok Biz var daima biz yana yakıla yürünülen bu evlerde Aydınlık ve gerçekçi biz Kül tablalarıyla sigara izmaritleriyle biz İncirlerin eğilip lezzetini vermesi var Şeftali ağaçlarıyla biz Benliğin değil bizliğin türküsü çığırılır bu evlerde Üzüm bağlarıyla yorgun bitkin biz Köpeğiyle kedisiyle içtenlikli telaşıyla biz. Aydınlık ve gerçekçiyiz ahiliğe inanırız inanırız dosta üzüm vermeye Aydınlık çünkü baygın bir tat veren incirleriyle. DEVAMI : Kertenkele dergisinin 25. sayısındadır. (Ekim-Aralık 2013) http://kertenkeleedebiyat.blogspot.com.tr/

Genç Hikâyeciye Tavsiyeler / Mustafa Nurullah Celep/ Poetik Haber

Mustafa Nurulah CELEP HİKÂYEDE İLK ADIMLAR: ŞEMSETTİN YAPAR’IN ‘ GENÇ HİKÂYECİYE TAVSİYELER’ İ * 1. Hikâyeci Şemsettin Yapar ’ın Sütun Yayınlarından çıkan Genç Hikâyeciye Tavsiyeler adlı kitabı, hikâye yazmaya kolları sıvayacak olan yazar adaylarına bir başlangıç oluşturması bakımından bir teşviknamedir. Yeni hikâyeci adaylarına teşvik yollu önerilerde bulunması, hikâye kurgusuna ve yazım sürecine yönelik bir yol-yordam-yöntem belirlemesi bakımından da bir temrinler toplamını içerir. 2. Şemsettin Yapar’ın hikâye yazmak isteyen öğrencisine gönderdiği samimi mektuplardan müteşekkil kitapta, ön açıklamaların, kısa teorik bilgi ve ipuçlarının ardından verilen bilgileri somutlayan hikâye örnekleri gelir. İfade edilen öneriler sonrası teorik bilgi ile birlikte hikâye pratize edilir, müşahhas hale getirilir. Hikaye sanatının inceliklerinin mektuplar yoluyla öğretildiği ve tavsiye edildiği kitapta mektup başlıkları da başlı başına bir ip ucu, bir nüans değeri t