Ana içeriğe atla

ki kitap ki kan / Mustafa Celep

ben neo barbar
bir medeniyet rüyasıyım
‘‘aynı şeyleri yazardım mezar taşıma da’’*

korkunç kapılardan döndün hecelemeden gevelemeden kalk
şeddeli kalk şiddetli kalk şerrinden korkulsun kanın kalk
korkut hazreti sermayenin krallığını gir kanına kalkındır hayatiyeti kalk
dile şiddet uygula sermayeye şiddet, markaya ve nevroza ve şölen yerlerine kalk
şölen yerlerinden dirilt kanın kutsallığını, bayram yerlerinden olsun dirilişin kalk
kalın kafanı kaldır da bir bak kredi kartlarını korkut atmleri tv ekranlarını kır ve kalk
cep telefonlarını bilgisayarları radyo cihazlarını sermayenin ahengini bozarak kalk
gramerini boz dağıt alfabenin aymazlığın körlüğün sağırlığın anlamsızlığın tanrısızlığın şehvetin eroinmanların kokainmanların süpermanların hipermanların woman of live ve piç kurularının faşistlerin liberallerin sermaye hazretlerinin ahengini boz ipliğini pazara çıkar ve kalk ve toplum mühendislerinin, sahte sosyologların pişkin burjuvaların, seçkin elitlerin, ekonomistlerin, bol paralı liberallerin, bankamatik islamcılarının,
böl parçala dağıt boz planını gayesizliğin neo barbar gibi sansar gibi haykırarak kalk

(*) Akif Kurtuluş’un Herkes Gitmiş adlı toplu şiirlerinden.

(Devamı: Fayrap'ın 55. sayısında..)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

''Söyle Sessizlik'', Kertenkele, Mustafa Celep

Mustafa CELEP KIRILGAN DÜNYA GÖRÜŞÜ VE HÜZÜN: FATMA ŞENGİL SÜZER’İN SÖYLE SESSİZLİK ADLI ŞİİR KİTABI ÜZERİNE 71’liler Kuşağı içinde sessiz ve mütevekkil duruşu ile kendi inzivasında kırılgan dünya görüşü doğrultusunda, hüzün ve halleriyle iç içe şiirler yazıyor Fatma Şengil Süzer. Geçtiğimiz aylarda okuyucu karşısına çıkan, sessizliğine kırıklı yansımalar bırakan Söyle Sessizlik adlı Okur Kitaplığından yayınlanan Süzer’in söz konusu kitabı, hüzün içre lirik duygulanımsal bir yoğunluk içeren şiir toplamından oluşuyor. Söyle Sessizlik, şairin iç evreninin lirik bir dışavurumu niteliğinde. Nahif, kırılgan ve doğal bir ‘şiir benliği’ karşısındayız. Yapıntıdan uzak, yer yer masal atmosferini teneffüs ettiğimiz, tabiatın görüngüleri içinde kendiliğini belirginleştirme uğraşı veren, teknik açıdan kişileştirme ve benzetmelerle şiirsel özü destekler mahiyette ruhsal durumunu açığa çıkartan bir şiir dünyası bu. Biz bu yazımızda zihinsel yetimiz el verdiği müddetçe bu ...

SORUŞTURMA: 'KARŞILAŞMA' KAVRAMI

EPİĞİN VE DENEYSELİN SINIRLARINDA KARŞILAŞMA Şairin dünya ile karşılaşması bazen bir ‘hayret’ bazen de ‘şiddet’ biçiminde gerçekleşir. Şairin dile karşı gösterdiği şiddetle dünyaya karşı gösterdiği şiddet arasında koşutluk arayabiliriz. Bu koşutluk bizi, şairin aşılması-aşırılaştırılması-bir deney alanı olarak görülmesi gereken dile karşı tutumunun netlik kazanmasına, belli bir açıklığa kavuşturulmasına sevk edecek, bu yolda şairin dil tavrı gün ışığına kavuşacaktır. Dünyadan yara almış şiir yazarının dünyaya karşı gösterdiği şiddeti olumlayabiliriz. Burada olumlanması gereken bir diğer özellik de dilde yaratıcı deneylere girişmiş her şairin dünyaya karşı gösterdiği şiddetin meşruiyetidir. Dünya karşısında hayret eden şairi lirizm sınırları içinde görmemiz mümkün. Nahif bir şairdir bu. İncitmekten çekinir. Nezaket sahibidir. Dünya karşısında geri çekilmiş, hayretini gizleyememiştir. Oysa şiddet her zaman girişken şairlere has bir özelliktir. Dünyadan, dünyanın aldığı biçimden mem...

''Yazının ve yazgının suyuna gidenlerden'', Mehmet Aycı, Dünyabizim

Yazının ve yazgının suyuna gidenlerden Yüzü o bildik, dokunaklı ve masum halini ruhu kanarken de çiçek çıkarırken de muhafaza ediyor. Mustafa Celep’i yazdı Mehmet Aycı.. Dünyada en usta polisiye filmlerden biri çekilecek, masum bir yüze, hatta masum ve dokunaklı yüze sahip bir “katil” başrol oyuncusuna ihtiyacımız var dense, benim aklıma o gelir; teklifimi kabul etmeyeceğini bildiğim halde… Temiz, düzdün ve dokunaklı bir yüzü var. Konuşurken sözcükler de yüzü gibi; temiz, düzgün ve dokunaklı… Şiir okurken, bir ırmağın gittikçe debisini yükseltmesini andırıyor; sadece okurken… Hafız olmasından olmalı; dizelerin nerede içe işleyeceğini, nerelerde sulara karışacağını, dağın doruklarına, gökyüzüne, bulutların üstüne nerede çıkacağını terbiye edilmiş bir dil ve dimağın tecrübesiyle biliyor. Tasarlayarak, zorlayarak değil, bir ayet sadeliğinde, kendiliğinden… Şiirinin sesini ayetlerin terbiye ettiği o kadar belli ki… Yüzü şiirinden uzakta… Katilliği de bundan… Kendi y...