Ana içeriğe atla

ARKADAŞ ARKADAŞIN SIDKI İDİ BİR ZAMAN / Mustafa Celep


                                                                         
                                           -Abdulkadir Akdemir’e-

Paranın
Hükmünün
Geçerli olmadığı
Zamanlardan geldim
Umurbey’de ahşap evde başladı sadakatim
Harman mahallesinde başladı çağla zamanı tenha idim kiraz toplardık
Üzümler zamanıydı zeytin toplardık
Babam hayattan aldığını hayatiyetle
Hayata
Karanlıkta trafolar attığında hayata
Ezanlar okuduğunda hayata
Namazlar kıldığında hayata
Merkeple katırla yokuşlar çıktığında
Şadırvanda abdest aldığında helecan ve heyecanla
Tarlalar sürer bahçe sulardık
Abdest suyuyla
İmam odasından sesi gelirdi ve sesi ve sesi ve sesi
Kur’an sayfalarının
Sesimizin çığlığı çınlatırdı evleri.


-Özal kurşunlandığında hayattan bahsederdik-

(Bu şiirin devamı Bir Nokta Dergisinin Kasım 2012 tarihli 130. sayısında...)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

''Yazının ve yazgının suyuna gidenlerden'', Mehmet Aycı, Dünyabizim

Yazının ve yazgının suyuna gidenlerden Yüzü o bildik, dokunaklı ve masum halini ruhu kanarken de çiçek çıkarırken de muhafaza ediyor. Mustafa Celep’i yazdı Mehmet Aycı.. Dünyada en usta polisiye filmlerden biri çekilecek, masum bir yüze, hatta masum ve dokunaklı yüze sahip bir “katil” başrol oyuncusuna ihtiyacımız var dense, benim aklıma o gelir; teklifimi kabul etmeyeceğini bildiğim halde… Temiz, düzdün ve dokunaklı bir yüzü var. Konuşurken sözcükler de yüzü gibi; temiz, düzgün ve dokunaklı… Şiir okurken, bir ırmağın gittikçe debisini yükseltmesini andırıyor; sadece okurken… Hafız olmasından olmalı; dizelerin nerede içe işleyeceğini, nerelerde sulara karışacağını, dağın doruklarına, gökyüzüne, bulutların üstüne nerede çıkacağını terbiye edilmiş bir dil ve dimağın tecrübesiyle biliyor. Tasarlayarak, zorlayarak değil, bir ayet sadeliğinde, kendiliğinden… Şiirinin sesini ayetlerin terbiye ettiği o kadar belli ki… Yüzü şiirinden uzakta… Katilliği de bundan… Kendi y...

Duyarlı bir yüreği var, konuşkan bir şiiri / Ali Emre

Sözün, yazının, edebiyatın günümüzdeki önemli “emekçi”lerinden, değerli temsilcilerinden biri Mustafa Celep . Duyarlı bir yüreği var. Konuşkan bir şiiri. Çalışkan bir kalemi. Eleştirinin, düşüncenin farklı evleklerinde salınan bir zihni. Kimi zaman tek başına koşturarak, kimi zaman edebiyat eksenli bir dostluk öbeği kurarak -kıymetini belki ileride daha iyi anlayacağımız- süreğen bir inşa çabası içinde olduğunu görüyoruz onun. Son zamanlarda dergilerde daha az şiir yayımlıyor gibi görünse de eleştiriler yazmaya, büyük bir dikkat eşliğinde yakaladığı ayrıntıları paylaşmaya, poetik okumalarını zenginleştirmeye, kurduğu yahut yönetimini üstlendiği siteleri canlandırmaya, söyleşiler yapmaya, gözden kaçan kitapları, yazıları, şiirleri, isimleri bulup bizimle tanıştırmaya devam ediyor. Bu haberde üzerinde duracağımız  İnsanı Aşan Kan , 1979 doğumlu  Mustafa Celep ’in ikinci şiir kitabı. Okur Kitaplığı’nca yayımlanan 88 sayfalık kitapta 24 şiir yer alıyor. Anlatımda, ben’i...

''Şiirin direnişi'' / Ümit Aktaş

Ümit AKTAŞ umitaktas24@gmail.com Her  şeye rağmen şiir direnişini sürdürmekte ve o bu direnişini sürdürdükçe, “insan”ın direnişinin asla sona ermeyeceğine dair olan umudumuzu da kaybetmemekteyiz. Şiir çünkü, hakikate çağıran bir sesleniş olarak, her daim teyakkuz halinde olmamızı hatırlatacaktır bize; bir insan olmaklığımıza dair o basit gerçekliği duyurarak, zalimler ve baştan çıkarıcılara karşı uyararak. O zaman demekteyiz çok şükür, daha umudumuz sona ermedi, birileri o ilahi esintiyi duymakta; duymakta ve duyurmakta bildiklerini. Daha okurken ilk dizeleri çarpmaya başlamakta kalbimiz, tıpkı bir vahyin inişini duyarmış gibi ya da yağışını rahmetin. “Onurlu bir insana layık bir hayatı hak etmek için, bütün o zorlu geceleri bıkmadan usanmadan çalışarak geçirdim.” Antara’nın bu dizeleri kendisine okunduğunda, Peygamberimizin şöyle söylediği rivayet edilir: “Bir Arabın övülmesi bende hiçbir zaman onu görme arzusu uyandırmamıştı; ama vallahi bu şiirin yazarıyla buluşmak ve t...