Ana içeriğe atla

Soruşturma, dünyabizim, mustafa celep


Mustafa Celep: “Belirleyici olan dergilerdir”

İnternetin dergilerin asaletine, onurlu duruşuna bir halel getirdiğini
söylemek mümkün değil. Çünkü çıkan dergilerin bünyesinde somut
olarak bir insan, dolayısıyla bir yazar şahsiyeti yer alır. Dergilerin
sonunu ilan etmek, sanal yani sahte gerçekliğin hükümranlığını
kabullenmek anlamına gelir. Maruz kaldığımız sanalite yanıltıcı da
olsa bu sanal ve oldukça illüzyonist gerçeği de, gündelik
hayatımızın birçok alanını işgal eden etkisini ve olumlu-olumsuz tüm
yönleriyle muhaberatı kolaylaştıran taraflarıyla görmezden
gelemeyiz.

Gerçek bir şair, sahici bir yazar, sanaliteye yenik düşmez. İnterneti,
bir paylaşım ve duyuru vesilesi kılabiliriz. Zaten olan da budur.

Tüm zamanlarımızı sanaliteye hasretmek de bir hastalık türüdür. İnterneti nasıl kullandığımız ve bizi internetin
kullandığına dair ayık bir bilince sahip değilsek, idraksizliğin tavan yaptığı zamanlardayız demekteyiz. Pekala,
internet de insanı kullanabilir. İşte orada sanalitenin egemenliğinden bahsedilir. Orada bilinç sanal bir bilinç,
ilişkiler de sanal ilişkilerdir.

Sahici olan, dergiler ile internet arasındaki muvazene noktasını denge ve istikrar adına sağlıklı bir işleyişle,
ciddi ve asli olanla irtibatı koparmadan tesis etmektir.

Burada ciddiyet ve asliyet, gerçek hayatın yani dergilerin somut gerçekliğini ıskalamadan internetin
muhaberata yönelik imkânlarından faydalanmaktır.

Belirleyici nedir diye soracak olursanız, belirleyici olan dergilerdir. Dergiler olmaya devam edecektir.

Suavi Kemal Yazgıç sordu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

''Yazının ve yazgının suyuna gidenlerden'', Mehmet Aycı, Dünyabizim

Yazının ve yazgının suyuna gidenlerden Yüzü o bildik, dokunaklı ve masum halini ruhu kanarken de çiçek çıkarırken de muhafaza ediyor. Mustafa Celep’i yazdı Mehmet Aycı.. Dünyada en usta polisiye filmlerden biri çekilecek, masum bir yüze, hatta masum ve dokunaklı yüze sahip bir “katil” başrol oyuncusuna ihtiyacımız var dense, benim aklıma o gelir; teklifimi kabul etmeyeceğini bildiğim halde… Temiz, düzdün ve dokunaklı bir yüzü var. Konuşurken sözcükler de yüzü gibi; temiz, düzgün ve dokunaklı… Şiir okurken, bir ırmağın gittikçe debisini yükseltmesini andırıyor; sadece okurken… Hafız olmasından olmalı; dizelerin nerede içe işleyeceğini, nerelerde sulara karışacağını, dağın doruklarına, gökyüzüne, bulutların üstüne nerede çıkacağını terbiye edilmiş bir dil ve dimağın tecrübesiyle biliyor. Tasarlayarak, zorlayarak değil, bir ayet sadeliğinde, kendiliğinden… Şiirinin sesini ayetlerin terbiye ettiği o kadar belli ki… Yüzü şiirinden uzakta… Katilliği de bundan… Kendi y...

''Şiirin direnişi'' / Ümit Aktaş

Ümit AKTAŞ umitaktas24@gmail.com Her  şeye rağmen şiir direnişini sürdürmekte ve o bu direnişini sürdürdükçe, “insan”ın direnişinin asla sona ermeyeceğine dair olan umudumuzu da kaybetmemekteyiz. Şiir çünkü, hakikate çağıran bir sesleniş olarak, her daim teyakkuz halinde olmamızı hatırlatacaktır bize; bir insan olmaklığımıza dair o basit gerçekliği duyurarak, zalimler ve baştan çıkarıcılara karşı uyararak. O zaman demekteyiz çok şükür, daha umudumuz sona ermedi, birileri o ilahi esintiyi duymakta; duymakta ve duyurmakta bildiklerini. Daha okurken ilk dizeleri çarpmaya başlamakta kalbimiz, tıpkı bir vahyin inişini duyarmış gibi ya da yağışını rahmetin. “Onurlu bir insana layık bir hayatı hak etmek için, bütün o zorlu geceleri bıkmadan usanmadan çalışarak geçirdim.” Antara’nın bu dizeleri kendisine okunduğunda, Peygamberimizin şöyle söylediği rivayet edilir: “Bir Arabın övülmesi bende hiçbir zaman onu görme arzusu uyandırmamıştı; ama vallahi bu şiirin yazarıyla buluşmak ve t...

Kalbimizde Bir Mevsim: Sakarya / Mustafa Nurullah Celep

Mustafa Nurullah CELEP* GEYVE’DEN PAMUKOVA’YA GÜRBÜZLEŞEN ÇOCUKLUK: İZLER, İZLEKLER, MEKÂNLAR Tohum bırakan lahuti eda: Umurbey’de ahşap evde çınlayan ezan sesleri Geyve, Sakarya’nın güneyine kurulmuş, Cumhuriyet tarihi içinde zamanın katı hükmüne direnen en köklü ilçelerinden biri. Anadolu’daki Türkleşme ve iskân girişimlerinden sonra bir müddet Bizans yönetiminde kalmış, Osmanlılar zamanında biz Türkler Geyve’yi ve ilçe yaşamını, eski ama manen eskimeyen yapıları ve anlamlı gelenekleriyle bir İslam beldesi olarak Cumhuriyete, Milli Mücadeleye ve bugüne dek devam ettirmişiz. Çocukluğumun Umurbey’ini Merhum Babamın İmamlık vazifesi gereği 10 yıl bu köyde yaşadım.         Bu köyde tanığı olduğum ve yaşadığım hatıralar bu gün de tazeliğini koruyor. Umurbey ilçeden 5 km uzaklıkta, civar köylere nazaran geniş bir vadiye kurulu, tarihi yapıları köhnemeye yüz tutmuş, nispeten kalabalık ve zengin bir köydü. Eli sıkı ama çalışkan köylül...