Ana içeriğe atla

Kayıtlar

DEFTERK / SÖYLEŞİ

YAZARLARIMIZ İLE KISA SÖYLEŞİ 1)Nasılsınız? Hamdolsun iyiyim. Sabrın bir eğitim işi olduğunu anladım. Kendiliğini tamamlamadan savaşamıyorsun . 2 ) En çok sevdiğiniz ve etkilendiğiniz roman ve yazarı.: Dosto. Kötü bir etki. Suç ve Ceza. 3 ) Unutamadığınız bir şiir ve şairi: Nazım Hikmet. Saman Sarısı. 4 ) Severek seyrettiğiniz en iyi film: İlk ve son: Eşkiya. 5 ) Dinlemekten asla vazgeçemeyeceğiniz bir şarkı veya türkü: Ahmet Kaya’nın tüm ezgileri. 6 ) Bugünlerde okuduğunuz kitap: Cemal Süreya. Toplu Yazılar-1. 7)Takip ettiğiniz edebiyat, kültür ve düşünce dergileri: Müfredat Kitap, Karagöz, Fayrap, Edebiyat Ortamı, Kertenkele, İkindi Yağmuru, Dergah, Yediiklim, Ücra, Hece, Kitaplık, Değirmen, Karayazı, Mühür, Şiiri Özlüyorum, Az Edebiyat, Aşkar, İskele, Ğ, Eğitim Şart, İstanbul Eğitim ve Kültür Dergisi, İstanbul Bir Nokta, Edep, Şiir Saati, Yazılıkaya, Esrar, Akatalpa, Aşkın E Hali. 8 ) Tanışamadığınıza üzüldüğünüz bir şahsiyet: Erdem Bayazıt. 9 ) Basında

DÜNYABİZİM / SORUŞTURMA

Enes MALİKOĞLU SORUŞTURMA 1. Şiir yazmaya ne zaman başladınız? Klasik şair sorusu olarak algılamayın lütfen bunu? Bir an var mı mesela? Bir gün İsmet Özel'in Yıkılma Sakın şiirini okurken bir ışık yanar ilham gelir ve evet! dersin alırsın ilk şiirini yazarsın? Var mı böyle bir başlangıç anı? 2.Çevreniz sizin şair olduğunuzu biliyor mu? mesela az çok edebiyat ortamında tanındığınızı falan. Belki anne-baba-eş biliyordur ama diğer akrabalar, okul-iş çevresi mesela nasıl tepki veriyorlar önemsiyorlar mı? Yoksa en son bildiği şair olan Mehmet Akif veya Nazım Hikmet'ten dizeler okuyup sana nasihat mi ediyor,"bu da şiir mi?" babında? 3.Bu soru biraz klişe evet itiraf edeyim ama insanların en merak ettiği soru bu! şairler de itiraf edemiyor ama bu soruya onlar da cevap vermeyi seviyor: Nasıl yazıyorsunuz? İlhama inanıyor musunuz mesela? Şaire göre acayip değişiyor bu Cahit Zarifoğlu inanmıyor mesela ilhama; her oturduğunda kağıdın başına bir şeyler yazabiliyor. Sizin yaz

POETİKHABER BİLİŞİM MANİFESTOSU

          http://www.poetikhaber.net/            POETİKHABER BİLİŞİM MANİFESTOSU http://www.poetikhaber.net/ bir kültür-sanat-haber sitesidir. PoetikHaber, Türkiye’de şiiri merkeze alarak kuşatıcı/kucaklayıcı bir biçimde kültür haberciliği yapan internet sitelerinin cansızlığı/hareketsizliği karşısında bir atılım ihtiyacından doğmuştur. PoetikHaber, internet yayıncılığında bireysel bir girişimdir. Özlemini duyduğu şey, katılımcı bir anlayışla bu girişimin çok yönlü bir bakış açısını yedeğine alarak kültür haberciliğinde çoksesliliği sağlamak, sanat bağlamında ortak noktalarda buluşmak, ortak sesi sahiplenilebilir bir nitelikle görünür kılmaktır. PoetikHaber, polemikler hususunda düzey esasına dayanır. Şiir kamusu adına seviyeli tartışmaları gündem konusu yaparak edebiyatın/şiirin meselelerini saygı temelinde açıklığa/netliğe kavuşturmak, bu konuda hakkaniyetten yana tavır sergilemektir. Genel olar

SORUŞTURMA / GERÇEK HAYAT.

Şiir eleştirisi alanında YKY’den çıkan Eser Gürson’un Edebiyattan Yana adlı kitabına  baskısı tükendiği için ulaşamıyorum. Bir de yine YKY’den  çıkmasını şiddetle arzuladığım bir kitap var. Henüz basılmamış. Basıldığında  edebiyat ortamındaki sessizlik suikastını yaracağını düşünüyorum bu kitabın. Hangi kitap o? Eleştirimizin piri Hüseyin Cöntürk’ün Divan Edebiyatı araştırmaları.Bir önsözden okumuştum. Yayınlandığında akademik camiada epey ses bulur bu eser. Zira Cöntürk bu eserinde daha çok eski şiire Yeni-eleştiri penceresinden bakıyor. Türkiye’de bir ilk bu. Kalıpları sarsan bir yaklaşım getireceği kesin. İşte ben de bu iki eserin yayımını ‘baharı gözler gibi’ merakla hevesle bekliyorum. Mustafa Celep.

İLK ŞİİRLER'DEN. ''FİLİSTİNLİ ÇOCUK ŞARKISI''

FİLİSTİNLİ ÇOCUK ŞARKISI Sen ışığını arayan çocuksun kanatlan biraz Şöyle gel de konuşalım nasılmış bindiğin atın Konuştuğun dünya, indiğin deniz. Çarpa çarpa büyüyen hangi sesindir elbet bilmek isterim Şehre hüzün taşımaktan çokça kanadın Seni bir gür ırmakla çağıldayan ruhundaki karaltı Seni kadın yüklü gemilerle karşılayan metanet Savaşlardan, korkutulmuş güvercinler gibi geçtin. Ürktün muktedirler saltanatından, solgunluğa sığındın. Ses ver şimdi ‘masumiyet şarkıları’na, biz yorgunuz biz suçluyuz sen konuş Sen konuş, hükmü senindir sapan taşı ardında bekleyişlerin Dilimde yara izidir, Filistin’de taşların Filistin’de taşların, zihnimdeki öfkedir. El­-Aksa’dır varlığımı taşıran Varlığını varlığıma rapteden Kudüs’tür. Seni solgun sayfalarda aradı yitik bir kadın Seni yoruldum yaşamaktan ey çocuk, koptu kopacak bir damar gibiyim Kırılsın silahlardan medet umanlar! Şimdi kanatlan ey gök yüzlü, durma şimdi konuş konuştur sesini. Hıncından doğan zehirli bir şarkı gibi Konuş ki duru

SÖYLEŞİ / MUSTAFA CELEP

SERVER VAKFI EDEBİYAT ORTAMI 2009 ŞİİR ÖDÜLÜ 1.Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? 2.Şiir yazmayı tercih etmenizin en önemli gerekçesi nedir? 3.Sizi etkileyen şairler kimlerdir? 4.Para mı, iltifat mı, kabul görme mi? Ya da başka bir neden… Ödül almış olmanın karşılığı nedir sizce? 1-1979 Adapazarı doğumluyum. İlkokulu bitirdikten sonra hafızlık eğitimi için Avcılara gittim. Üsküdar Burhan Felek Lisesi mezunuyum. Üniversite eğitimimi Sosyal Bilgiler alanında 2005’te K.T.Ü. de tamamladım. Sakarya Pamukova’da ikamet ediyorum. Şiirlerimi ağırlıklı olarak Yediiklim, Kökler ve Kertenkele’de yayınladım. Bunun dışında yazdığım dergiler de oldu. Edebiyat Ortamı, İzdiham, Aşkar, Karayazı, Az Edebiyat ve Aşkın-e Hali gibi dergiler ürünlerimi değerlendirdiğim dergiler oldular. Bu güne kadar İkinci Yeni yoğunluklu okumalarım oldu daha çok. İçinde ‘yâr sesi’ olan metinleri daha fazla önemsiyorum. 2-Daha iyi insan olmak için şiir yazıyorum. Şiir benim açımdan insanlığıma yaptığı katkı

İLK ŞİİRLER'DEN / ''HOŞ GELİR BİZE ÖLÜM''

HOŞ GELİR BİZE ÖLÜM Ali Haydar Haksal’a Böylesi daha iyi, bu yaşamak çarşısında bu ölümsüz çocuklar Bu kadınlar üzünç yüklü sularda karanlık bir gemidir Serdümeni her kim ise yolculukların, yürünmeli diyorum Hayat acı rengiyle koyultulmuş bir yük değil, hoş gelir bize ölüm Ölüm sen ne derin, sen ne güzel bakıyorsun, aşk kadar soylu bu çocuklara Çarpık, aksayan bir şey değil seslenişin, dipte akan bir nehir Bir çocuk o nehre bakarak güzelleşir, kara-soylu bir şeydir Niçindi sormadın kuşlar da onun göklerinde derinlikli bir şeydir. Geçeriz yamacından al-kan içinde inleyerek geçeriz Bir adam bir kadınla ben çünkü bu şehirde çarpışarak büyüdüm Ölümdü onun solgun kanatlarına sığınan, ben çarparak büyüdüm Çarpışan bir ses oldum bahçesinde ölümün, dipdiri bir kök idim Yangınlardı çoğalan yüzümün perçeminde, o bakıştı, o sesti Kitaplardan kitaplara aktarılan bir harf ile dilimde Bitmeyen sözlerini heceledim ömrümün, aşk vardı çünkü o en soylu kelime Ben

İLK ŞİİRLER'DEN / ''CENK SONRASI SOLUKLANIŞ''

CENK SONRASI SOLUKLANIŞ Topuklarımda devlet kırıkları dağların renginden Sahte aşk adamları, gangsterler Yüzyıllık kat kat dürülmüş evler. Köklü yalvaç sözlerinden bir kaynak keşfederek Cenklerin içeriğinden kuşanarak zırhını Dipte yoğun yapıldı yolculuklar sersefil Ve silah ve ter ve köle tüccarı fabrikatörler Gizemsiz kadınların gömütünde kahramandılar Put yapımevi sahipleri, çağdaş yosmalar Barbar kavimler kovuldu şehirlerin göğünden Topuklarımda devlet kırıkları, toplu mezarlar Derinliksiz kızlar, çağlayan diri kadınlar Cenk isteyen ölüler çavlanı Ağrımdır Topuklarımdaki Karanlık bir yerlerde bir şeyler hatırlatan Ve koşarak çoğalan bir hayat akıntısında Habire gençliğine saldıran Kendini bulduran ne varsa bir kilise parkında Cinnetin yatağından uğultuyla geçen insanların Güllerin kıyısında bekleşmesidir (onca kan onca ter onca tortu ve batak) Bir çığlık olup sokulmasıdır kalabalığa Sancılı deniz cenklerinde boğuşmasıdır Sönük ka

İLK ŞİİRLER'DEN / ''BİR DAMAR''

BİR DAMAR Irmak boyu güzelliklerle çalkanıyor gençlik Yârin böğründen kanatlanan ihanet kuşlarının Sabaha varmadan biten bir şarkının ucunda Çağıltısı duyuluyor İltica edince ben Göklerin ağırlığından kurtuluyor bir çocuk Yarılıyor bir kadının duasından denizler Mezarlarda çoğalan o ateşten kadınlarla ritmik kalp atışlarını Çocukluk çağlarının çarkıyla kırıp Çarpıştırıyor Kundurası pörsük Denizin tokmaklarıyla sağır Şehrin savruk çehresinde bir damar buluyor kendine Kan taşı çocuk dansı… Sürgün kendine Batakhanelerden söküp getirdiği karanlık Rüşvet veriyor Bir kadın tutup ellerini denizlerin eliyle Yontmaya başlıyor Çağın tazyikinden kaçarak kurtulup Yüzünü bir harfin çağlayanına tutuyor Eklemyerlerinden üreyen bir aşkın çılgın uzantısında Şarkısı yarım kalıyor. (Mustafa Celep, Yedi İklim Dergisi, sayı: 125, Ağustos 2000)

İLK ŞİİRLER'DEN / ''YA KUŞLAR KONMAZSA ACILARIMA''

YA KUŞLAR KONMAZSA ACILARIMA Ölüme seyyar bir körfezin merdivenindeyim Sıkıca tutuyorum kalbimi ihanet etmesin diye çocuklar Ki bu şehirde yaşarsam yaşamak yaralar beni Kötürüm bir kadın gibi tutuklu kalırım geceye Yalımlanan bunca talandan sonra sana gelemem Biliyorum uyuyamam geceleri sen olmasan. Ölümün dibinde çürümeye meyyal Özenle kesiyorum yüzümdeki siğilleri Sen silahlara veda ederken çarmıhı hatırlıyorsun Yaz geçti bak, ince bir şarkıya başlıyor kuğular Sen git, çocuklar seni rüyada görmesin Sen silahlara veda derken çarmıhı hatırlıyorsun. Ya kuşlar konmazsa acılarıma ben n’aparım. ÇÜRÜR ÖPÜLMEZSE EĞER ÇOCUKLAR Dünyanın kıyısına sere serpe uzandım. Ağzımın kenarında kemik rengi bir kalkan Fışkırıp ruhumla tavan arasından sarkan hummalı yelpazede Aşka mekik dokuyan kaçakçının tavrıyla Şah damarım yırtılınca döşümde çakılı kaldım. Çürür öpülmezse eğer çocuklar İçi kan dolu bir bakraçta sunulur akşam Yurt ranzalarına ve l

SORUŞTURMA: 'KARŞILAŞMA' KAVRAMI

EPİĞİN VE DENEYSELİN SINIRLARINDA KARŞILAŞMA Şairin dünya ile karşılaşması bazen bir ‘hayret’ bazen de ‘şiddet’ biçiminde gerçekleşir. Şairin dile karşı gösterdiği şiddetle dünyaya karşı gösterdiği şiddet arasında koşutluk arayabiliriz. Bu koşutluk bizi, şairin aşılması-aşırılaştırılması-bir deney alanı olarak görülmesi gereken dile karşı tutumunun netlik kazanmasına, belli bir açıklığa kavuşturulmasına sevk edecek, bu yolda şairin dil tavrı gün ışığına kavuşacaktır. Dünyadan yara almış şiir yazarının dünyaya karşı gösterdiği şiddeti olumlayabiliriz. Burada olumlanması gereken bir diğer özellik de dilde yaratıcı deneylere girişmiş her şairin dünyaya karşı gösterdiği şiddetin meşruiyetidir. Dünya karşısında hayret eden şairi lirizm sınırları içinde görmemiz mümkün. Nahif bir şairdir bu. İncitmekten çekinir. Nezaket sahibidir. Dünya karşısında geri çekilmiş, hayretini gizleyememiştir. Oysa şiddet her zaman girişken şairlere has bir özelliktir. Dünyadan, dünyanın aldığı biçimden mem

İLK ŞİİRLER'DEN / DOLUDİZGİN İKİNDİLERLE O GENÇ ADAM

DOLUDİZGİN İKİNDİLERLE O GENÇ ADAM -ağabeyim M. Sami Celep’e- Mahvolmamak için gök yüzüne bakmalıyım Bilirim hanidir gezgin bir ruh yağmalar beni Ve şimdi yoldadır yaşananlar Akşamın o loş aralığından Akşamın o loş o köhne kargaşasından Mahvolmamak için gök yüzüne bakmalıyım Gecenin kavrulmuş yanlarına sığınan Kül rengi gözleriyle toprağın içindeki devinen ruha Dökülürüm şizofren bir adam, Hayatın kıyısında Dökülürüm savrula savrula denizin Satırları arasında Doludizgin ikindilerle o genç adam Gecenin kavrulmuş yanlarına sığınan. (Mustafa Celep, Edebiyat ve Sanatta Eylül, Aralık-Ocak 1998, Sayı:8)

İLK ŞİİRLER'DEN / CEHENNEM BAKIŞLI BİR GECE

CEHENNEM BAKIŞLI BİR GECE Soylu bir şairin derin gözleriydi gece Beynimde meşdut şimşekler çakıyordu Arsız bir çocuk gibi bekliyordum sabahı Yâr Bakışlarında gizli bir kıyamet taşıyordu Yüreğimdi o Şerha şerha Hüzün yağıyordu geceye İnceden inceye Ruhumun aristokrat dağları İsyan caddelerindeydi gecenin Yalnızlık Düzgün aşkların ürpertisindeydi/her sabah Melal denizinde akşamın gözleri İçimin gökyüzüne yansıyan Yoksul bakışlı kuşların Serin öpüşleriydi yaşamak Burada Cehennem bakışlı bir gecedir aslında. (Mustafa Celep, Kırağı Şiir Dergisi, 16 Nisan 1997-30 Mayıs 1997, sayı: 26)